9 Ekim 2013 Çarşamba

Campania 3. Bölüm: Positano

Positano, Campania gezimizin üçüncü durağıydı. Tekneyle Capri’den 40 dakika sürüyor. Yol boyunca uzaklaşan Capri Adası’nın, Gallo (Sirenusa) Adaları'nın ve anakarada uzanan dik yamaçların manzarası muhteşem. Tekneyle Positano’ya daha yaklaşırken eşine az rastlanır bir yer olduğunun farkına varıyorsunuz.



Şehir dik yamaçların üzerine kurulduğu için hemen hemen bütün binalar gözler önünde. Dimdik dar sokaklarından çıkarak ilk iş otelimize ulaştık. Öğle sıcaklıklarında vardığımız için kendimize gelmemiz biraz zaman aldı. Otele yerleşip hemen Positano’yu keşfe çıktık.






Şehir küçük, ama manzarası devasa. Meydanda mütevazi bir kilisesi, dar sokaklarında küçücük sevimli dükkanları ve restoranları var. Positano ayrıca birçok sanat galerisine ev sahipliği yapıyor. Sokaklara kurulan standlarda da sanatçıların bizzat sattığı küçük tablolar, takılar ve çeşitli hediyelik eşyalar bulabilirsiniz.




Şehrin belki de en güzel manzaralarından birine tanık olmak için bizim yaptığımız gibi Cristoforo Colombo caddesi boyunca yürüyebilirsiniz. Tepelere doğru sıralanmış evler, aşağıda uzanan kumsal ve denizi seyretmek için en ideal yerlerden biri burası.



Nerede yenir?

Öğle yemeğini herhangi bir araştırma yapmadan hemen kumsalda bulduğumuz "La Pergola Restoran"da yedik. Istakozlu linguine ve ançüezli pizza söyledik. Yemek yelpazesi geniş herkese hitap etmeye çalısan bir restoran için yemekler hiç de fena sayılmaz. Kumsaldan çok da uzaklaşmadan birşeyler yemek için tercih edilebilir.



Akşam yemeği için Positano’nun dışındaki Montepertuso'da bulunan "La Tagliata" restoranına gittik. Rezervasyon yaptırdığımızda otelimizin ismini aldılar ve bizi seçtiğimiz bir saatte otelden aldılar. Positano merkezden minibüslerle topladıkları insanları yine akşam yemekten sonra otellere bırakmaları güzel bir hizmet. Zaten bu servis olmasa restorana ulaşmak arabanız olsa dahi zor. Sorun sadece yolların virajlı ve dar olması değil, yolları bilmek de gerekiyor. Servis şoförümüzün telsizle karşı yönden gelen otobüsün gelişini haber alması ve onun geçmesini beklemesi etkileyici bir sinyalizasyon örneğiydi. Yol boyunca nefes kesen bir manzara size eşlik ediyor. Montepertuso'dan manzarayı ve güneşin batışını izlemek de ayrı bir güzel.



La Tagliata'nın soğuk ve sıcak başlangıçlar, makarna, ana yemek, tatlı ve ev yapımı şaraplarının dahil olduğu fix bir menüsü var.



Burası tam bir aile restoranı. Anne taze açılmış makarnalardan, baba karışık etlerden oluşan ızgara tabağından sorumlu anladığımız kadarıyla. Oğulları da etrafı çekip çevirip müşterilerle yakından ilgileniyor. Soğuk ve sıcak başlangıçların hepsi çok taze. Hemen restoranın aşağısında görülen bahçelerinden toplanan sebzelerle hazırlanmış.




Makarnaların hepsi de çok lezzetliydi. Bana göre birinciliği kabaklı ve soğanlı capunti makarna alır. Onun dışında ricotta, mozzarella, patlıcan dolgulu ve domates soslu ravioli, patatesli ve yumurtalı hamurdan yapılan gnocchi (niyoki), yumurta ve peynir dolgulu lazanya makarna tabağındaki diğer çeşitlerdi.


Ana yemek karışık ızgara tabağıydı. Tavuk, kuzu, dana, tavşan, domuz etleri ve sosisden oluşuyor. Porsiyonlar çok büyük ve seçenekler çok. Ana yemek gelmeden zaten doymuştuk. Restoranın bana göre en büyük eksisi ne mezelerinde ne de ana yemekte tek bir deniz ürününe dahi yer vermemesi. Deniz ürününün bol olduğu yerlerde mümkün olduğunca bunu değerlendirmeye çalışırım. Hakkında bu kadar iyi yorumlar okumasaydık, şans vermeyeceğimiz bir restoran olurdu.


Bütün bu güzel yemeklerin ve manzaranın yanında ortamı daha da güzelleştiren canlı müzik de restoranın bir diğer artısı. Bizim bile eşlik edebildiğimiz klasik İtalyanca parçaları seslendiriyorlar. Hatta mutfaktaki anne ve baba da çıkıp şarkılara eşlik ediyor. İtalya’da en çok eğlendiğimiz yer oldu bu restoran. Menüsündeki deniz ürünü eksikliğini bile affettirdi.



Bölgenin meşhur dev limonlarından yapılan limoncello ikramıyla gecemizi sonlandırdık. Genel olarak oldukça memnun ayrıldığımız bir restoran oldu. Positano’ya bir daha gidersek yine burada yemek isterim. Kişi başı fix menü 35 EUR. Bu bölge için oldukça uygun bir fiyat olduğunu söylemeliyim.




Mutlaka değinmem gereken bir diğer yeme-içme mekanı sayılabilecek yer de “lemon slush” satan seyyar araba. Yolda iştahla iki ellerindeki bardakları kafasına diken adamlar merakımızı uyandırdı. Neymiş bu diye kıskanç bakışlar atarken lemon slush arabasını farkettik. Aldığımız ilk yudumla biraz önce dalga geçtiğimiz adamlara hak verdik. Bitirir bitirmez de ikinci bardakları aldık. Kavurucu sıcaklarda yokuşun sonunda bizi bekleyen bu muhteşem oluşum, bize Positano yokuşlarını tırmanma gücü verdi. Buz limonata alt tarafı diyebilirsiniz, ama deneyince bana hak vereceksiniz. Pastiniello sokağının yukarısında, sokağın Cristoforo Colombo caddesiyle kesiştiği yerde bulunuyor.



Daha önceki İtalya yazılarında da bahsettiğim gibi bütün Campania bölgesinin limonları ve bu limonlarla yapılan limoncelloları meşhur. Nereden alabileceğimizi otel sahibesine danıştık. Bir sonraki durağımızın Amalfi olduğunu öğrenince daha uygun fiyata oradan almamızı tavsiye etti. Amalfi yazısında bu işi layığıyla yıllardır yapan yerlerden bahsedeceğim. Amalfi'ye gitmeyecekler Pastiniello Sokağı'nda yer alan dükkanda irili ufaklı limoncellolar bulabilirler.

Limoncello (Via Pastiniello)

Konaklama bilgilerine de kısaca değinmek istiyorum. Bougainville Hotel'de kaldık. Pek konforlu olmasa da temiz, kötü sürprizleri olmayan bir yer. Otel sahibesi tatlı bir kadın. Temmuz ayında bir gecelik oda fiyatı kahvaltı dahil 120 EUR idi.

Campania gezisiyle ilgili diğer yazılar:

Campania 1. Bölüm: Napoli
Campania 2. Bölüm: Capri
Campania 4. Bölüm: Amalfi
Campania 5. Bölüm: Ischia

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder